3 Eylül 2012 Pazartesi

Okullar Açılacak İşte


Yaklaşık bir aydır dışarı çıkmıyorum, bir ay.
Bugün dershane başlayacak diye dün bana bir şey oldu bir anda, gözlerimi açamadım, midem bulandı. Bu huyumdan gerçekten acayip şekilde nefret ediyorum. Baya bi nefret ediyorum ama; öyle böyle değil.

İşte bu sabah da midem bulanmaya başladı, sonra yüzümü yıkadım falan ama o kadar  heyecanlıydım ki. Hep oluyor; okulun ilk günü de olacak sanırım böyle saçma sapan bir şey.

İşte sonra dershanede yiyecek bir şey almaya karar veremeyince süt aldım, diğer teneffüs de süt aldım, diğerinde de. Böyle gidersem belki boyum uzar, bir bakmışsın 1.75 olmuşum. Çok süper olurdu, cidden.

Bu mevsimde grip olmak gerçekten hoş bir şey değil. Gözlerim kocaman şişti, sesim çıkmıyor, burnum akıyor. Ama kışın grip olunca fena olmuyor açıkçası; okula gitmiyorsun, evde kitap okuyabiliyorsun ve televizyon izleyebiliyorsun.

Hani okul alışverişi yapmaya gidiyorsun ya, çok hoşuma gidiyor o. Okulun en sevdiğim kısmı. Defter, kalem falan alıyorsun. Çok güzel.

Okulların açılmasına çok az kalmadı bence. Çok da fazla değil ama çok da az değil. Yaz çok çabuk geçti işte. Yaz ödevlerine başlamadım, öyle de bir sorunum var.

6 Haziran 2012 Çarşamba

Çarşamba

Pazartesi ve Salı okula gitmemiştim. Bugün gitmek zorundaydım. O yüzden gittim. Sınıfta dört kişiydik. Geçen dönem son Perşembe gittiğimde üçtü:
   İlk önce iki kişiydik. Diğer kız da sınıftan en nefret ettiklerimden biriydi. Beklerken zil çaldı. Bizi başka sınıflara yollayacaklar diye çok korkuyorduk. Sonra biri daha geldi. Bütün dersler film izledik. Öğleden sonra gezi vardı. Konserimsi bir şeydi ama aletleri tek tek tanıtıyorlardı. Orkestrada. Geziye giderken otobüste sessiz sinema oynuyorduk. Bir öğretmen gelip çok ses çıkardığımızı söyledi ve hepimizi ayrı yerlere oturttu.

Bu dönem 4 kişiydik; üçü de sınıftan en nefret ettiğim kızlardı. Ama bunlar böyle sınıfın bir köşesinde gülüşüyorlar kendi kendilerine, ben nasıl sinir oluyorum. Sanki "Ben en üstteyim hahaha ezik" der gibi tavırları, konuşmaları var bi de.
 İlk ders film izledik. Sonra müdür bütün öğretmenlere film izletmeyeceklerini, test çözdüreceklerini söylemiş. O yüzden test çözdük. Sonra Melekler ve Şeytanlar'ı izledik.

Sonra alabildiğim kadar kitabımı toplayıp eve geldim. Tab ettirdiğim fotoğrafları fotoğrafçıdan aldım. Bence okulun son Perşembe günü okula gitmek mantıksız. Gerçekten çok eğlenceli ama tek kişi kalma ihtimali de var.

Yaz tatiline tam 2 gün kaldı. Sadece 2 gün.

22 Nisan 2012 Pazar

Kitap Fuarı


Dün kitap fuarına gittim. Fuardan Momo, Kediler Güzel Uyanır ve Gregor ve Gri Kehanet kitaplarını aldım. Alaycı kuş iğnesini buldum. Bulunca çok sevindim, hemen aldım.

Birkaç tane tanıdık gördüm fuarda. Çok nefret ettiğim bir kız bana bakıp hafiften gülümsedi. Kızın üstünde de almayı istediğim ama sonradan bulamadığım tişörtten vardı. Onun yanında  birkaç tanıdığım daha vardı. Onlardan da nefret ediyorum. Başka bi yerlere gittim.

Fuardan çıkmam gerektiği zaman bir türlü çıkamadım. O kadar kalabalıktı ki. İlerledim baya, çıkış yazan yere gittim. Burdan çıkarmıyoruz dediler, başka yere yolladılar. Ama her yer gittikçe kalabalıklaşıyordu. Bir çıkışa daha gittim, oradan da çıkamadım. Sonra sora sora bir yol buldum, çıkabildim. Sanırım gittiğim yerler çıkış değildi. Ya da onun gibi bir şeyler.

Sonra bir yerlere gittik, dönerken metroya binmem gerekiyordu. Bir kadına metroya nerden gidebileceğimi sordum. Kadın dedi ki "Karşıya geç, ordaki kaldırımın ordan dolan, yana git. Biraz yürü.". Karşıya geçmek için bekledim o kadar, yürüdüm yürüdüm, sonra kadının dediği yerden karşıya geçtim. Geldiğim yerin arka sokağı olduğunu fark ettim. Karşıya geçmeden gelseydim daha kısa olurdu dedim, yürümeye devam ettim. Sonra buldum metroyu. Bindim. Üç istasyon gitti, son istasyon dedi. Sonra yanlış metroya bindiğimi anladım, doğrusuna bindim. Eve gittim sonra.

2 Şubat 2012 Perşembe

Kar Yağdı

Hava durumu, kar yağarken bile 8 derece ve yağmurlu gösteriyordu İzmir'i. Ama kar yağdı. Çok üzülüyordum yağmıyor diye. Bugün çok mutluydum.

Hemen birkaç arkadaşımı çağırıp dışarıya çıktım. Arabaların üzerindeki karları alıp birbirimize attık. Sokaklarda bir sürü kişi vardı ve herkes birbirine kartopu atmaya çalışıyordu. Baya oynadık. Sonra kardan adam yapan adamları gördük. Biz de kardan adam yapmaya çalıştık.

Önce karları toplayıp şekil verdik. Sonra yerimizden memnun olmadığımız için başka bir yere gitmeye karar verdik. Kardan adamın kafasıyla gövdesini ayırdık, kucağımıza gövdesini alıp taşıdık. O sırada dondum. Giderken 5 - 6 yaşlarında iki tane çocukla karşılaştık. Bize kartopu attılar. Geldiler, kardan adama vurdular. Gövdesini bozdular kardan adamın. Çok sinir oldum onlara. Sen uğraş, taşırken bozsunlar. Bir daha yaptık. Üzerine şapka, dal, ip; ne varsa koyduk. Çok şirin bir şey oldu. Sonra da orada bozacaklarını bildiğimizden dolayı bizim eve koymaya karar verdik.. Gövdesi çok ağırdı. Hepimiz gövdesini kaldırdık ve asansöre koyduk. Her yer su oldu. Kardan adamı buzluğa koymayı düşünmüştüm ama kar kirli olduğu için buzluğa koymadım. Balkona koydum.  Şu anda balkonda duruyor. Gözleri ve düğmelerini oluşturan o cisimler yerde. Erimeye başladı ama.

Şimdi baktım da karlar erimiş, pek kar kalmamış. Yağmur yağıyor biraz biraz.